Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Üç Cisim Problemi Serisi 2. Kitap: Karanlık Orman

Daha önce sizlere Üç Cisim Problemi serisinin ilk kitabından bahsetmiştik. Serinin devam kitabı Karanlık Orman hakkında ise diyebilirim ki; bu seri hayatıma ambargo koymuş bulunmaktadır. Kitap okumak dışında başka hiçbir şey yapmak istemiyorum. Yanlış anlaşılmasın, kitap okumak halihazırda hobilerim arasında hala en çok vaktimi alan aktivite fakat yıllar içerisinde diğer hobilerimle birlikte güzel bir denge tutturabilmiştim.

Ama seri bu dengemi alt üst etti. Ne zaman kitap okumaya ara verip başka işlerle (oyun, film vb.) uğraşsam içimi hep bir sıkıntı kapladı. Zaten 15-20 dakika sonra da kendimi tekrardan kitabın başında heyecanla sayfaları çevirirken buldum. İtiraf edeyim, kitapların beni bu kadar etkileyeceğini düşünmemiştim. Ama ilk iki kitap beni öylesine etkiledi, öylesine kendisine bağladı ki seride koskoca bir kitap daha olmasına rağmen seriyi bitirdiğim zaman oluşacak olan o boşluğa düşme hissinden şimdiden korkmaya başladım. Her ne kadar bu korku avını bekleyen akbaba gibi üstümde dönüp dursa da muhtemelen son kitabı bir çırpıda tüketmemi de engelleyemeyecek.

Hislerimi aktararak sizleri de ortak etme çalışmamı bitirdiğime göre geçelim Karanlık Orman ile ilgili konuşmaya.

Olağanüstü bir kurgu

Belirtmem gereken ilk şey; yazar olağanüstü bir kurgucu. Bir karakter veya karakterin başına gelen bir olay ile ilgili yazarın yazdığı en ufak şey hemen bir kelebek etkisi başlatıyor ve kitap boyunca o etki büyüyor da büyüyor. Ayrıca yazar kurguyu kurarken anlatım dilini de sade tutuyor ve okuyucuya sadece gereken kadarını anlatıyor. Burada kastettiğim şey; yazarın sayfalarca karakter ya da ortam tasviri yapmaması aslında.

Bu durum belki sizlere kitabın edebi anlamda bir eksikliği olduğunu düşündürtebilir. Merak etmeyin, böyle bir durum da yok. Karanlık Orman’ın içerisinde toplum, mühendislik, bilim, hayat, sosyoloji vb. bir sürü çıkarım ve düşünce bulunuyor. Yazar sadece kurguda karakterlerin gitmek istediği yeri tam olarak biliyor ve karakterler veya olaylar için olması gerekenden bir satır fazla yazmıyor. Buna rağmen ise kitapların kalın olması, çok fazla olayın aynı anda devam etmesi ve bu olayların karakterlerin nihai sonuçlarına giden yolda çok büyük etkilerinin olmasından kaynaklanıyor. Bu sade ve doğrudan anlatımın yanında yazar bir de hikaye anlatımında farklı bakış açıları kullanıyor, ki bu da kitabı okunmasını çok keyifli bir hale getiriyor.

Örneğin; yazar daha kitabın birinci bölümünde iki karakter arasında geçen çok önemli bir konuşmayı okuyucuya bir karıncanın gözünden aktarıyor. Karınca kendi halinde engelleri aşarken hayati bir konuşmaya şahit oluyor ve tabi ki karınca olduğu için sadece kendi engellerine odaklanıyor. Ama aslında gerçekleşen bu konuşma kitaptaki kelebek etkisinin ilk kanat çırpışlarını oluşturmuş oluyor. Karıncalı açılış konuşması ve devam eden bölümler ile kitabın ne yöne doğru ilerleyeceğini az çok anladığımız bir anda da kitabın en vurucu noktası devreye giriyor; tahmin edilemez sonlar… Kitapta hikaye ilerledikçe her olay mutlaka kestirilemez bir son ile sonlanıyor ve okur her seferinde ters köşede kalıp şok oluyor. Karanlık Orman da yaşattığı şok duygusuyla okurun elini tutuyor ve bir daha da bırakmıyor.

Karanlık Orman’ın Konusuna Kabaca bir göz atış

O kadar kurgu dedik, peki nedir kitabın kurgusunu oluşturan konusu? Kitap okuma zevkini azaltmamak adına kitabın konusuna şöyle bir kabaca değinelim. Zaten detaylıca konuşursak saatlerce burada mahsur kalabiliriz.

Karanlık Orman, birinci kitabın sonundaki 400 yıl sonra gerçekleşecek olan uzaylı istilasının başlangıç yıllarından başlıyor ve bize adım adım insanlığın bu istila karşısında aldığı önlemlere ve projelere tanıklık ettiriyor. Bir düşünün; daha gezegenler arası bile yolculuk edemeyen bir medeniyetsiniz ve sizi istilaya gelen, yıldızlar arası yolculuk yapabilen, gelişmiş bir medeniyet var. Ayrıca bu medeniyetin daha size ulaşmadan önce, size karşı aldığı önlemler var (Üç Cisim Problemi kitabında olan çok kritik ve her şeyi değiştiren bir önlem). Ama işte Karanlık Orman kitabında insanlığın bu bariz güç farkı olan istilaya karşı önlem olarak yarattığı öyle projeleri var ki okura insan zihninin muhteşemliğini, derinliğini ve sınırsızlığını düşündürtüyor.

Karanlık Orman kitabında insanlığın istila karşısında ürettiği bir çok proje bulunuyor ve bunlar; uzay tersaneleri, uzay donanmaları ve gezegen savunma sistemleri olarak üç genel başlık atlında toplanıyor. Tabii her biri de bir bilim kurgu kitabından beklediğimiz gibi müthiş bilimsel fikirler ve muhteşem öngörüler barındırıyor ama yazar sadece bu projelerin sahip olduğu teknolojileri yazmakla kalmıyor; her birinin adım adım kuruluşunu, kuruluşundaki zorlukları ve engelleri de anlatıyor.

Görece sıkıcı olan bu konuları okura akıcı ve heyecan verici bir şekilde aktarmayı başarmasıyla da yazar kaleminin sağlamlığını göstermiş oluyor. Ama bu projelerin tam ortasında, kitabında omurgasını oluşturan insan zihni temelli bir proje var ki başta bahsettiğimiz kelebek etkisinin en büyük kanat çırpışlarını işte bu proje oluşturuyor. Kitap boyunca ince ince işlenen bu proje; heyecanı, gerilimi ve gizemi okura üst düzeyde yaşatıyor. En nihayetinde de Karanlık Orman ismini bu projeden alıyor.

Yazar, yukarıda başlıklar altında topladığımız bilim kurgu projeleri, insan zihni projesi ve bu projenin karşısında olan “yıkanlar” arasında muhteşem bir denge kuruyor ve sayfaların akıp gitmesini sağlıyor. Kitabın sonlarına (son 100-150 sayfa) geldiğimizde ise yazar, uzaylılar ile ilk teması gerçekleştirerek gerilimi de had safhaya çıkartıyor. Bu noktadan sonra Karanlık Orman, tıpkı ilk kitabın sonunda olduğu gibi hayat fonksiyonlarımızı ele geçirip bizi kitap dışındaki hayattan kopartıyor. Bu nasıl bir ilk temastır!

Serinin son kitabı için dil altı haplarınızı hazırlamayı unutmayın…

Herkese iyi okumalar dilerim. Bilimle ve bilim kurgu ile kalın.

Bir Yorum Yaz