Üç Cisim Problemi, bilim kurgu sevenlerin akıllarından uzun zaman çıkaramayacakları ve okuduktan sonra eski hallerine dönemeyecekleri muhteşem bir serüvenin başlangıcını yapıyor. Yazar Liu Cixin, bağımlılık yapıcı bir eser yaratmış. Kitap üzerimde öylesine bir etki, öylesine bir bağımlılık yarattı ki; işte bir toplantı sırasında veya çalışırken, evde yemek yerken veya eşimle sohbet ederken her an, her saniye kitaba dönmek istedim. “Adsız kitapkolikler” diye bir oluşum olsaydı eğer, yarın gider, toplantılarına katılır ve herkesi kitaba yönlendirip insanların bağımlılıklarını tekrardan başlatırdım.
Peki, nedir beni bu kadar etkileyen ve böylesine bağlayan şey? Baştan şunu belirtmek isterim: Temel bilimlere herkes kadar aşina olmakla birlikte detaylarına o kadar hakim değilim. Dolayısıyla kitap içerisindeki astrofizik veya kuantum fiziği kısımlarının ne kadarı kurgu, emin değilim. Bu konuları daha detaylı bilen biri belki okuduğunda, “Yuh, bu kadar da atılır mı?” diyebilir. Fakat benim için bu kısımlar zeka geliştirici, ufuk açıcı ve müthiş keyifli kısımlardı. Bu küçük detayı açıklığa kavuşturduğumuza göre, gelelim kitabın geri kalan kısımlarına. Yazar, kitabın daha ilk bölümü olan Çin Kültür Devrimi bölümüyle kurguya öyle bir açılış yapıyor ki, eğer konuya hakim değilseniz, kendinizi saatlerce konuyu araştırırken bulabilirsiniz. (Araştırırken de okuduklarınız karşısında ufak çaplı bir şok geçirmeniz muhtemel.) Bu ilk bölümde, kitabın ilerleyen bölümlerinde olacak olayların tohumları atılırken yaşanan olaylar ve o olayların anlatılış şekli okuyucuyu derinden etkiliyor. Yazar, bölümün sonuna doğru bilim ve felsefeyi iç içe geçirerek asıl açılışı yapıyor ve adeta bir uzay mekiğinin dünyadan ayrılması gibi tüm motorlar ateşleniyor ve yolculuğumuz başlıyor. Bu noktadan sonra da atmosferden çıkana kadar hız kesilmiyor.
Üç Cisim Problemi, yukarıda belirttiğim açılış ile ilk başta bir bilim kurgu kitabı gibi gelmeyebilir. Buradaki kastım; açılışta anlatılan Çin tarihindeki yaşanan gerçekler ile tohumu atılan kurgunun iç içe geçerek kitabın sanki bir fantastik kurgu ve polisiye kurgu izlenimi vermesi. Fakat ilerleyen bölümlerle, bilim kurgunun temel unsuru olan bilime, özellikle astrofiziğe, derinlemesine giriş yapıyoruz. Üç Cisim Probleminin bilim kurgu kısmına, üzerimde oluşmuş ön yargıdan dolayı değinmemek, spoiler vermemek açısından daha doğru olacak gibi. Bilim kurgu kitaplarını araştırırken, bu kitap ile ilgili; bilim dili ağır ve anlaşılması zor diye yorumlar görmüştüm ve bu yorumlar nedeniyle kitabı uzun zamandır kütüphanemde tutuyordum. Eğer bu yorumları görüp benim gibi düşünenler varsa, size şunu net şekilde belirtmeliyim: Kesinlikle çok büyük hata yapmışız. Kitaptaki bilim ve kitabın dili çok basit ve akıcı. Yazar, üç cisim problemi gibi güncel olarak bilim insanlarının üzerine çalıştığı bir problemi okuyucuya basit örnekler ile rahatlıkla anlatmakla kalmıyor, bir de problem üzerinden vaka analizleri yaptırıyor. Bu vaka analizleri ile okuyucu mest ederken de, fark ettirmeden uzaylılar için (merak etmeyin, spoiler değil; çünkü kitabın arka kapağını okursanız zaten uzaylılardan bahsediliyor) arka plan oluşturmuş oluyor. Son 100-150 sayfa ile birlikte de astrofiziğin, kuantum fiziğinin ve bilim kurgunun içine muazzam bir ivmelenme ile dalıyor, her şeyin birleştirilmesine şahit oluyoruz. Artık bu noktadan sonra içinde bulunduğumuz uzay mekiğiyle dünyayı terk etmiş ve zihnimizin sınırlarının zorlandığı evrenin bilinmezliğine giriş yapmış oluyoruz.
Yazımızı beğendiyseniz kitaplar hakkındaki diğer içeriklerimize de göz atmayı unutmayın. Herkese iyi okumalar dilerim. Bilimle ve bilim kurgu ile kalın.